13 Aralık 2009 Pazar

Sigara.

Geçen gün okul alışverişinden çıktık annemle ve iskeleye doğru yöneldik. Annem sigara kullanmaz, bense kullanırım. Annem sigarayı arada bir içer tabi, kullanmazdan kastım düzenlilik. Her neyse, bir banka oturduk. Yorgunluğun üzerine biraz dinlenme amaçlı, biraz da sigara içeyim bahanesiyle. Bankta da tanımadığımız bir adam daha vardı. Zaten, sadece 'bir adam' desem de tanımadığımızı belirtirdi ya salla gitsin. Paketi çıkardım, kendime bir tane çıkardım. Annem de istedi, ona da verdim bir tane. Yaktım ikimizinkini de, konuşuyor ve sigaramızı içiyorduk. Adamdan hoşnutsuzluk sesleri yükselmeye başladı. 'Ben babamın yanında sigara içtiğim için dayak yemiştim.' Sigarayı biraz da inat olsun diye halka şeklinde havaya saldım ve -şimdi baktım da doğru bir davranış değildi, çünkü ona da saygı göstermem gerekirdi.- adama doğru döndüm. Annem de bir şeyler söylemek üzere dönmüştü ki, hemen atıldım. 'Kusura bakmayın ama, bu sizin ailede olan bir şey. Mesela ben annemden gizli içsem, yine sigara içiyor olacak mıydım, olacaktım. Bunu annem bilmeyecekti o kadar, zararı yine bana aynı şekilde etki etmeye devam edecekti. Peki gizli saklı iş yapmanın ne mantığı var ki o zaman? Belki birazcık heyecan ve korku o kadar. Bizim ailede kimse kimseyi kandırmaz, zararlı olduğu söylenir, bırakmam tavsiye edilir, bırakamayacaksam da bu böyle devam eder. Dayak ancak bilinçsiz insanların, ellerindeki son güçtür.' dedim. Adam kavrayana kadar sigaram yarıya gelmişti zaten. Buna da sinir olmuştum. Annem vapurları izlemeye dönmüştü. 'Ya zaten sonradan alıştı.' dedi adam. Ki o da o anda sigara yakmıştı. 'Hatta pavyona gidip içki bile içmiştik. Beni kimsenin önünde rezil etme de, ne yaparsan benim yanımda yap demişti.' dedi. Kıl oldum buna da. Az önceki olaydan sonra babası mı değişti, bilemedim. Umursamadan konuştum. 'O zaman sizin babanızın fikrine göre, ben annemi ulu orta rezil ediyorum. Sigara ve alkol, saygısızlık olarak ne zamandan beri görülmeye başladı ki. Dozunu kaçırmayıp, kendinden başka kimseye zarar vermediğin sürece, bir başka bireye zaten saygısızlık yapmış olmazsınız.' dedim. Sustu bir süre. Sonra adamı, yargılayarak bakan annem ne iş yaptığını sordu. Öğrendik falan derken, mesleğinin özünü öğrenmek istedim bir an. Demir-döküm işleri ile uğraşıyormuş. Demirin yatağından nasıl çıktığını, ellerine ne şekilde ulaştığını sordum. Farklı yanıt verdi, muhtemelen kendisi farklı bir işleviyle uğraşıyordu. Bunu pek takmadım. Asıl noktaya geleyim.
Bilinçsizseniz ya da bir mantık yürütmemişseniz, size sunulan güzel bir düşünceyi hemen kapar, anılarınız o şekilde yönlenir.
Sorgulama yeteneğinden yoksunsanız, öz bilinciniz oluşamaz ve kukla olursunuz.
Gelenek ve görenek ahlak kurallarıdır, ahlak kuralları bireylerin birbirine zarar vermemesi üzerine kurulmalıdır, bunları yanlış yorumlayıp hayatın içine sokulmaması gerekmektedir.
Haklısın. demeyi bilmek bir yenilgi olabilir fakat asla dolambaçlı yollara girmek kadar küçük düşürücü olamaz.
Benim karşımda o adam, dolambaçlı yollara girmişti. Tam hatırlamıyorum aslında, daha fazla konuşmuştuk. Dolana dolana, benim yoluma 'haklısın.' demeden ulaştı fakat bu, benim o insanın özüne saygı duymamama yol açtı.
Sonra da dedim ki.
Hepsi geçer.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder