20 Aralık 2009 Pazar

Popüler Kültür.

Popüler kültüre karşı koyuş. Toplum tüketimine karşı bir isyan. Belki de emperyalizma karşı bir duruş. Evet, olması gereken de bu belki. Fakat popüler kültürün bozulmuş olduğuna inanılıyorsa gerekli bu. İçi boş bir popülerlik sonucu hayatlara yerleşmiş, boş kültürü görebiliyorsak yapmalıyız bu duruşu. Şu an bu karşı duruşu sergileyenlerin bir kısmında şu havayı görüyorum. Bütün herkes A'yı seçmiş. Bence B daha güzel, bu nedenle A boktur. Böyle bir varsayım yapılamaz. Örnek vermek gerekirse, Hadise'nin şarkıları bence de boş. Ve onu dinlememek ile, karşı koyuşumu kendi açımdan koyuyorum. Onu dinleyenlere de, ne bulduğunu sorgulatarak bir bakıma mantık aramasına yardımcı oluyorum. Kalıcılık yok. Fakat popüler kültür tanımına bir bakmak lazım bu noktada.
Dünyada Beatles, Pink Floyd vs. fırtınaları esiyordu bir dönem. O zamanların popüler kültürü içerisine girmiyor muydu bu peki? Popüler kültür demek, halkın genel kesimi tarafından benimsenmiş bir oluşum demek ise pekala içerisine giriyordu bu gruplar. Fakat kalıcılık sağlamışlar ve belli bir disiplin oluşturmuşlardı kendi açılarından. Ve verdikleri mesajlar, halkın büyük bir kesmine hitap ediyordu aslında. O zamanki şartları düşünecek olursak ve hala da bu şartlar değişmemiş aslına bakılırsa. Her neyse. Şu anki Pop kültürüne bakıyoruz, tüketim üzerine. Yani sevgilimi koluma takarım, bebekte üç beş tur atarım. Gibi sözler açıkçası halkımızın sadece hayalleri üzerine olabilir gibi geliyor bana. Bu da güzel elbet, hayalleri oluşturması açısından. Ama tehlikeli. Halk, bunları görüyor ve içerisinden bir kısmı, aynada kendisine bakıp ondan ne eksiği olduğunu soruyor. Yanıt bulamıyor ve kısa yoldan, hiçbir çaba sarfetmeden, o lüks yaşama dahil olmak uğruna birtakım şeyler yapıyor. Dün Disko Kralı'nda Okan Bayülgen, muhtemelen konuğunun rahatsız olmaması için farklılığa vurdu ama Moğollar varken, aslına bakarsanız o da bunun farkındaydı. Tamam, hayatta eğlence de olacak fakat bu halkın eğlenebileceği şekilde olacak. Yetmiş milyonun binde kaçlık kesimi Dolce-Gabbana'dan alışveriş yapabilir ki? Önce bunu sorgulamak lazım. Uçmamak gerekli. Eğlenceyi, hayatımıza uygulayabileceğimiz bir şekilde yansıtmalı sanatçılar. İnsanlara ulaşamayacakları hayalleri sunarak değil, çünkü onlar toplumun önündeki kesim. Kendileri dahi tüketim üzerine kurdukları bir düzende ilerlerken, ülkemiz pekala üretmeden tüketen bir toplum olma yolunda hızla ilerler.
İşte karşı koyuş buna, bunu anlayabilirim. Ama A'yı seven tayfaya, A'nın gereksizliğini, içinin boşluğunu göstermeden; ben farklıyım demek için, evet sırf bu acizliği göstermek için, B'yi seçmek bana çok saçma geliyor. Ve en tehlikeli olan da bu aslında. B'yi seçenler karşı koyuşta bulunmuyor, ya da simgesel olarak bulunuyor. Sırf saf tutmak adına yapılmış bir eylem olarak gözüküyor bana. B'yi seçmek senin zevkin olabilir, popüler kültüre karşı olduğunu duyurabilirsin ama bunu kendi peşinden gittiğin şeyi popülaritize etmeyerek uygulamalısın. Sadece tüketmeye odaklı beyinleri bilinçlendirerek sağlarsın bunu.
Olaya sanatsal açıdan baktım, çünkü bir insanı etkilemenin en kolay yoludur sanat.
Bir şairin şiirinden, bir şarkıdan, bir resimden etkilendiğimiz kadar etkilendiğimiz bir şey var mıdır şu dünyada?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder